28 Eylül 2012 Cuma

Ben geldimmmm:))

 
 
 
Canım arkadaşlarım ben geldim...:))
Onca sorundan sonra nihayet bilgisayarın başına oturabildim...
Tatilden döneli 12 gün oldu ama ben birtürlü sizlerle buluşamadım..
 
Aslında aksilikler tatile çıkmadan başladı..Tatile çıkmadan önce eşimin teyze ve eniştesini ziyerete gitmiştik..Sokakta park halindeki arabamıza gelip çarpmışlar..Eşimin kapısı içeri göçmüş..Tam tatil öncesi bize iyi moral oldu ama neyseki araba yola çıkabilicek düzeydeydi  ..Bizde o halde gittik ve geldik..Çarpan adamda vicdanlıymış ordaki esnafa bıraktığımız numaramızla bizi buldu..
Sonra tatilin sonlarında yani İstanbula dönüşümüze 3gün kala hastalandım ..Mide bulantısı, karın ağrısı, ateş hemen hastaneye gittim..Soğuk deniz suyuyla bir güzel üşütmüşüm...Sonra dönmemize bir gün kala sabah acı bir telefonla uyandık..Eşimin teyzesinin eşi yani çok sevdiğimiz eniştemizin vefat ettiğini öğrendik..Hemen toplanıp yola çıktık..Tabı benim hasta halimle 12 saat süren yolumuzu nasıl geçirdiğimi hiç sormayın..Ertesı gun cenaze ama ben cenazede bile duramadım çok hastaydım, hemde bir kalp çarpıntısı başladı yerimde duramadım doğru eve getirdi eşim beni.. Hastalığımın geçmesi biraz uzun sürdü bol bol yattım ama kalp çarpıntım geçmedi.. Baktım koluma vurmaya başladı hemen  hastaneye gittim ..Tahliller yapıldı ve ekg çekildi..Bu arada troidimin çok yükseldiğini ve kandaki keratinin oranının çok düştüğünü öğrendim..Bol bol kırmızı et yemem gerekiyormuş..Doktor yinede ritm holter takalım dedi..O gün planımda doktordan sonra eve gelir size tatilimi anlatırım diyordum ama malesef doktor cep telefonu bilgisayar ve manyetik alanları yasakladı..Cihazı etkiliyor diye..Neyse ertesı gün çıkarttık holteri.Evet kalp ritmimde bazı bozukluklar varmış ama bu her normal insanda olabilecek gibi şeylermiş..Eniştemizin vefatı, kansızlık ve tiroidde eklenince, doktor sen kalbini unut gayet iyisin dedi..Neyse hamdolsun o gün kalp çarpıntımda ,koluma vuran ağrısıda geçti:))sanırım psikolojıkti aynı zamanda.
Doktordan sonra eve gelip hemen internete giriyim dedim..İnternet çalışmıyor...Arızayı aradık gelip baktılar 3 gündürde bakıyorlar ..Biz uydu net kullanıyoruz ..Biri geldi evden değil dışarı hatlardan dedi ..Ertesi gün biri geldi bizim apartmanda kamera sistemi var ..Sistemi kuran adam iyi kurmamış zamanlada iletkenler sinyal iletmiyorlarmış bu yüzden bizim net bozulmuş ama apartmanda bizden başka bozulan yok. Kapıcınıza söyledim onarıcaklar sistemi yada biz gelip yapıcaz dedi ..Sonra başkası geldi modeminiz bozulmuş hatlarda sorun yok dedi..Sonra sabah bir uyandım telefonum sim kartımı okumuyor..Başka telefonlara taktım sim kartım çalışmıyor. Hadi gidip yedek kart aldım ama tüm numaralarım gitti..Dün akşam ,eşimin 1,5 sene önce kartımı yedek aldığı aklımıza geldi .Telefonumu bu süre zarfında değiştiriğim için biraz zor oldu  ama sonunda numaralarımı geri yükledik..Modemimizi de gelip değiştirdiler bugün .Artık nete girebiliyorum..Birtek su sorunumuz kaldı ..Apartmanın tüm boruları değişitirilıyor..İyi bişey ama sabah 10 ,akşam 10 arası susuzuz.. Susuzlukta zor..Şu 3 haftayı nasıl geçirdim inanın bilmiyorum..Hep sorun ,hep sorun..Bazen hayat istenildiği gibi gitmiyor..Allah başka dertler vermesin ..
Ama sizlerle buluşuğum için şuan çok çok iyiyim..Bloğumu, sizi çok özlemiştim...

Tatil postumuda en kısa zamanda geliyor...Öpüldünüz hepiniz...

9 Eylül 2012 Pazar

Kış Bahçesi,Ateşböceği Yolu, Gölge Hırsızı,Erkek dedikodusu 1 ve 2

Kitaplarla ilgili en sonki postumdan bu yana 1 ay geçti..Bu süre zarfında ha bugün yayınlarım ha yarın yayınlarım derken  5 kitap okuyup bitirmişim ..Daha fazla kitap biriktirmeden de sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelelim uzunmu uzun olan kitap postuma..
Kristin Hannah' ın Kış Bahçesi ve Ateşböceği yolu kitaplarını okuyarak, yayınlanmış olan 4 kitabınıda bitirmiş oldum .Hayatımda okuduğum en güzel kitaplar Kristin Hannahın kitapları diyebilirim...Kristin Hannah benim için gerçekten muhteşem bir kalem..Öyle sade ,öyle akıcı ve öyle etkileyici  cümleler kuruyorki hikayenin sanki içinde yaşıyor gibi oluyorsunuz ve soluksuz okuyorsunuz ..Anlatılmak hissettirilmek istenen tüm duyguları iliklerinize işliyor sanki..Şimdiyse sabırsızlıkla yeni kitabı çıksa diye bekliyorum..:)
Kış bahçeside Ateşböceği yoluda kesinlikle okuyun diyebileceğim iki muhteşem kitap.Kendinizden birşeyler bulacağınız bu kitapları kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum ..



İlk önce Kış bahçesi kitabını bitirdim..İlk başlarda sanki beni sıkar gibi oldu..  Bir annenin kızlarına neden bukadar soğuk davrandığını anlayama çalışırken kendimi hem aşkın hemde savaşın içinde buldum ..Anlatılanın hikaye olduğunu bilsemde aslında bu hikayeyi gerçekte yaşayan insanların olduğunu düşününce  bu hayatta nekadar boş şeylere üzüldüğümüzü defalarca beynime kazıdım ..Hiç aklınıza gelmiycek bir sonla bitiyor kitap ve çok etkiliyor..Bu kitabı okurken mendiliniz yanınızda olsun bolca gözyaşı dökebilirsiniz.Anne ve kızlarıyla ilgili yazılmış, anneliğin, aşkın, savaşın, acının ,ölümün ,açlığın anlatıldığı muhteşem bir kitap..

Arka Kapak

BAZEN ANNENİN GEÇMİŞİNE, BİR KAPI ARALADIĞINDA
 KENDİ GELECEĞİNİ BULURSUN...
Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardeşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır. Anneleriyle aralarındaki tek bağ, onun, çocukluklarında bazı geceler kızlara anlattığı bir Rus masalıdır.
Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır. Anya kızlarına bir masal anlatacaktır; yıllar önce başladığı ama hiç bitirmediği o masalı. Hem de bu kez sonuna kadar.
Bu masal daha önce duydukları hiçbir şeye benzememektedir; altmış yıldan uzun bir zamanı kapsayan, savaş mağduru Leningrad’da başlayıp günümüz Alaska’sına kadar uzanan, sürükleyici, gizemli bir aşk hikâyesi. Nina’nın gerçeği açığa çıkarma konusundaki saplantısı, onları annelerinin geçmişlerinde, ailelerini tümüyle sarsacak ve tamamen değiştirecek bir sır öğrenecekleri, beklenmedik bir yolculuğa sürükler.

**********

Kış bahçesinden sonrada Ateş böceği yolunu okumaya başladım..Çok ama çok güzel bir dostluk hikayesi..Bu kitapla ilgili ne diyim bilemedim..Hala sonunun etkisi altındayım..Kitabı elimden bırakamadım ve 3 günde bitirdim..Bu kitabı okurkende medillerinizi yanınızdan ayırmayın :) ..İlk başlarda sıradan bir dostluk hikayesi olarak başlayan kitabın devamında büyülü bir dostluk ,aile ,aşk ve acı bir son var..


Arka Kapak

"Ateşböceği Yolu'nda Kristin Hannah sevgi ve sadakat üzerine keskin ve unutulmaz bir roman yazmıştır."
Jacquelyn Mitchard
"Kristin Hannah 70 ve 80'lerin heyecanını ve enerjisini ortaya sermektedir ve bunu öyle bir derin seviyede yapmaktadır ki okuyucuları iki kadın arasındaki dostluğun tam kalbine taşıyor.
Ateşböceği Yolu bir şaheser."
Elin Hilderbrand

"Hayatımızdaki en önemli şeylerden biri olan ebedi dostluk üzerine dokunaklı, enfes bir roman."
Elizabeth Buchan

"Bu muhteşem romanın sayfalarını çok hızlı geçmek istemeyeceksiniz. Kapıyı kilitleyin, telefonunuzu kapatın, ve yanınıza bir paket mendil alıp koltuğunuza yerleşin. (Sonra uyarmadı demeyin.) Kristin Hannah'dan başka hiç kimse kadınların dostluğunu tüm acısı, tatlısıyla bu kadar güzel yazamazdı.
Harika bir yazar."
Susan Elizabeth Phillips

"Ateşböceği Yolu okumayı neden sevdiğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor."
Patricia Gaffney


*****************



3.Okuduğum kitapta Marc Levy'nin Gölge Hırsızı kitabı..Marc Levy'nin daha öncede iki kitabını okumuş ,çok  ama çok beğenmiş ,tüm kitaplarını alıp okumak istiyorum demiştim..Çünkü Marc levy'nin sade ve akıcı bir anlatımı olduğu için kitaplarını sıkılmadan okuyorsunuz ..Hikayenin kahramanı başkalarının gölgelerini çalabildiğini  farkenden bir çocuk..Biraz dostluğa , biraz aşka, biraz anne baba boşanmasına ve  birazda çocuk psikolojisine değinen bir kitap .....Bayıldım öldüm bittim diyemiyeceğim .. Dersem daha önce okuduğum Keşke gerçek olsa ve Sizi Tekrar görmek kitaplarına haksızlık etmiş olacağımı düşünüyorum.. Sıkılmadan okunacak bir kitap olarak beğendim..


Arka Kapak

“Sen benim gölge hırsızımsın; nerede olursan ol, seni bulacağım.”

Babası tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır: Peşine gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar...
Yıllar geçmiş, bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır. Ne var ki tekdüze hayatı ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamamaktadır.
Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine takılacaktır.
Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık...
Gölge Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları anlatıyor. Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri...

**********


Son olarakta Erkek dedikodusu 1 ve 2 yi bitirdim..Pera ve Derin'in yakın arkadaşlarının düğününde bekarlar masasına oturup tanışmalarıyla başlıyor Erkek dedikodusu 1 ..
2.kitap ,Pera bekar Derin ise evlenmiş olarak başlıyor
Günümüz genç kızlarının ,aşklarını ,evliliklerini ,dostluklarını,eğlencelerini ,erkeklerden beklentilerini anlatan ,eğlenceli ,akıcı,sizi yormayan iki kitap ..


Erkek Dedikodusu 1
Arka Kapak

Derin ve Pera ,birbirini tanımayan iki kadın, ortak bir arkadaşlarının düğününde "bekarlar  masası"na düşerler,bu talihsizliklerini sohbetle bastırmaya çalışırken,koyu bir muhabbet başlar.Derin ve Pera 'nın birbirlerine anlattıklarını ,sırlarını ,güldüklerini,ağladıklarını dinlerken masadaki 3.kişi olarak sizin de sohbete dahil olmamanız mümkün değil.Her türlü dedikodunun döndüğü bu masaya davetlisiniz ,bakalrım Derin ve Pera neler anlatacak ?Neler yaşayacaklar ?
French Oje hiç sektirmeden, yıllarca okuyucularına "kızlar prenses, erkekler ölsün" deyip durdu. T.B., yıllarca nişanlısından kendisine "o beni prenses peri sannıyooo" şarkısını gönderdi durdu. Liseden beri hiç ayrılmayan muhteşem ikili French Oje ve T.B., "Bulaşmadığımız bir aktivite kaldı mı?" diye düşünürken kendilerini kitabın başında buldular. Birbirinden Resul Balay ve George Michael, Küçük Ceylan ve Chris Martin, Cindy Crawford ve Kaddafi kadar farklı olan kızlar, erkek dedikodusu konusunda kendilerini bile şaşırtacak kadar uyumlu çıktılar. Bütün kızların kendi aralarında dönen erkek dedikoduları bir kurgunun içinden gizli gizli erkeklere gülümsemeye başladı. Twitter'da da @french_oje ve @tugce_tb nickleriyle tanınan ikili, kendilerini yılların blogger'ı olarak tanımlarken; onları tanıyanlar, 10 yıllık ilişkisiyle alıp başını giden nişanlı T.B.'yi ayakta alkışlayıp, 10 yıllık bekarlığıyla kırıp dizini oturan nişansız French Oje'yi de oturarak teselli ediyorlar. Ve bu ikisi her ortama çok iyi geliyorlar!

Erkek Dedikodusu 2
Arka Kapak

2011 yazının en eğlenceli romanı Erkek Dedikodusu, kaldığı yerden tüm heyecanı, eğlencesi, kahkahası ve romantizmiyle devam ediyor… İlk kitapta hasbelkader tanışıp, bu kez gerçek birer arkadaş olan kızlar iyice kaynaşmış durumda. Aralarından su sızmayan Derin ve Pera, birbirlerini yerden yere de vuracak, yalanlar da söyleyecekler. Büyüyünce kadın olmak kolay değil.
Derin'in düğününde bekarlar masasını VIP masaya çeviren, şehrin en gözde bekarı Pera, o gece Can ile karşılaştı mı? Derin'in evliliği nasıl gidiyor? Derin, Cem'in ailesinden kabul görecek mi? Evlilik muhteşem bir şey mi yoksa hayal etmeye bile değmeyecek bir deneyim mi? İlk kitapta yalnız bıraktığımız Pera, gerçek aşkı bulabilecek mi yoksa yine gözde bekar olarak kendini mi avutacak?
Yeni eklenen eğlenceli karakterleri ve yepyeni damat adaylarıyla Erkek Dedikodusu 2- Bu Gece Hiç Bitmesin, bu yaz tüm soruların cevaplarıyla, en yakın arkadaşınız olup başucunuza yerleşiyor.

**********



Kitaplarımıda tanıttıktan sonra sonunda tatile çıkıyorum ..Yarın sabah Didim yolcusuyum..Tatil dönüşü görüşmek üzere.
Özleyin beni :))





5 Eylül 2012 Çarşamba

Şile & 30 Ağustos gezmesi

Eşim o gün izinli olduğundan kayınvaldem ve kayınpederimide alarak Şileye gitmek için sabah yola çıktık..Önce Ümraniye İkeaya uğrayıp kahvaltımızı yaptık..Daha önce gittiğimde Aeropostale mağazasının açılıcağını duyuran afişleri gördüğüm için ordanda İkeanın yanında olan Buyaka alışveriş merkezine hemencik bir girip çıkalım dedik.. Evet Aeropostale mağazası açılmıştı ama zaman kısıtlı olduğundan detaylı detaylı inceleyemedim tabi ..Hemen yan tarafında bulunan sephora mağazasına girdim ..Allığım bitmişti.. Allık alıyım dedim ama tam takım bir makyaj seti alıp çıktım..:)

Aslında bu seti nezamandır almak istiyordum ama kısmet ogün almakmış..Tabi sonra başka mağaza dolaşmadan hemen yola çıktık..Yaklaşık 30 dk sonra Şiledeydik..Kayınvaldemler Şileye gitmeyeli 10 yıl olmuş o yüzden oldukça değişmiş buldular..Çarşının içinde bulunan , kendimi bildim bileli dondurmasını yediğimiz Roma dondurmacısından dondurmalarımızı da aldık ve yürüye yürüye çarşıyı dolaştık.Şile bezinden elbiseler satan  mağazaları bir bir dolaştık ..Ben kendimi bildim bileli Şileye gittiğim için tabiki o mağazalar bana cazip gelmedi ama kayınvaldemle kayınpederimin çok hoşlarına gitti...Ordan sahile indik..Balıkçılarda bayağı bir hareket vardı...


Nasılda uyumuş :)


    En uçta görünen burun Sahilköy




Lüfer tutuyorlarmış ..Alttaki adam 2 dk.da bir balık yakaladı..


 Sonra Şile fenerine çıktık( Kavala parkına) ..O güzel manzarayi seyrettik biraz..Geçen sene o parkta bir cafe vardı ama bu sene ya açılmadı yada sezon bitti diye erken kapandı.






Tabi karınlar acıktı bu arada :))Yemekmi yiyelim yoksa bişeyler alıp Sahilköyemi gidelim diye düşünürken, saat 4e geldiğinden en iyisi birşeyler alıp Sahilköye teyzeme gitmeye karar verdik..Şileyle sahilköy arası 15 dk..kadar sürüyor..Heryerin yemyeşil olduğu virajlı köy yollarında ilerlerken zaten zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz ..Öyle keyifli geliyorki hele birde camlarınız açıksa:)Heryerde kuş cıvıltıları mis gibi orman kokusu..Sahilköye vardığımızda arabadan indim ve karşımda bu tatlı yumurcaklar :))Birbirlerinin üstlerine çıkarak annelerinden süt emmeye çalışıyorlar..Çok tatlılar ama dimi..:))





Seviyim dedim ama annesi hırlayınca geri çekildim:))Ama yukarı çıkınca sevicek mıncıklıycak başka birşey buldum :))Tabiki Şirini:))


oyun oynadık kızımızla :))


Teyzemlerde oturup çayımızı kahvemizi içtik karnımızı doyurduk muhabbetimizi ettik .Köyden manda sütümüzü ,kestane balımızı eniştemin bizim için topladığı organik incirleri birde misler gibi deniz ve orman havasını alıp, ciğerlerimize depolayarak İstanbula doğru yola çıktık..Ve eve gelir gelmezde hemen sütümü kaynatıp birazıyla yoğurt birazıylada lor peyniri yaptım..Manda sütü olduğundan yoğurdum taş gibi oldu..İlk kez lor peyniri yaptığım içinde nasıl olcağını bilmiyordum .2 kilo kadar sütü limonla kestirip yaptım peynirimi ama azıcık peynir çıktı..Şok oldum annemler söylüyorlardı ama bukadar az çıkıcağını hiç tahmin etmemiştim...Tadımlık oldu resmen..Birdaha yaptığımda 2 kilo değil 5 kilo sütten yapıcam :)


Şileye ister arabanızla otobandan istersenizde Haremden kalkan otobüslere binerek gidebilirsiniz..Bu otobüslerde farklı yollardan gidiyolar Şileye ..Kimi direk otobandan kimide Ömerliden girip sahilyolu olarak nitelendirilen köyleri dolaşa dolaşa Şileye ulaşıyorlar  .. Biz bu gittiğimizde yemedik ama bu ay çok güzel balık olur orda..Limanda balıkçı teknelerinde balık ekmek yiyebilirsiniz ve tazecik balıklar satın alabilirsiniz bilginize..  :))