31 Aralık 2012 Pazartesi

Mutlu Seneler..



Herkese başta sağlık olmak üzere huzurlu ,mutlu ,dileklerinizin gerçek olduğu  ve  sevdiklerinizle geçireceğiniz güzel bir yıl diliyorum...

Seneye görüşmek üzere :)))

24 Aralık 2012 Pazartesi

Burdayım:)

Uzun zaman oldu bloğuma uğramayalı ama sebeplerim vardı..Babamı hastaneye kaldırmıştık..Bir sabah aniden rahatsızlanmış..Apar topar annemlere koştuk ama okadar kötüydü ki biz götüremedik  hastaneye..iyikide biz götürmemişiz çünkü ambulans geldiğinde babamın nabzını duyamıyorlardı..Önce yoğun bakım sonra servis ,şimdide evde çok şükür ..Sebebiyse balmış arkadaşlar..Evet evet doğru duydunuz bal..Babam nerdeyse 2 yıldır kastamonudan bir arkadaşının gönderdiği kuvvetli bir bal tüketiyordu ama hiç birşey olmamıştı..Doktorlardan öğrendik ki içindeki etkin madde birikip sonunda insanı öldürebiliyormuş ..Kuvettli balları asla kafamıza göre tüketmemeliymişiz..Şükürler olsunki şuan çok iyi..Sonrada ben grip olup bir güzel yattım ..şimdi bende iyiyim:))ve sizleri özledim ...

25 Kasım 2012 Pazar

Güzel Bir Cumartesi

Dün çok mutlu olduğum, çok keyifli bir gün geçirdim..Bunun sebebi, evimde benim için çok değerli olan bir dost ağırlamamdı..
Dostumu aranızdan tanıyanlarınız vardır..Hayat Paylaştıkça Güzel Bloğunun sahibi sevgili Deryacığım ve Derya'nın dünyalar tatlısı oğluşu Efeydi..
Bloğumu açmadan önce, bloğumun hayatıma bu kadar güzel yürekl bir dost kazandıracağını asla tahmin edemezdim..
Deryayla ilk konuşmaya başladığımızda aslında çocukluğumuzun aynı muhitte geçtiğini öğrendik ve birbirimizi daha çok merak ederek ilk görüşmemizi gerçekleştirdik..İsteklerimiz ,zevklerimiz,hayata bakışımız okadar birbirine benziyorki o günden bu güne kadar nerdeyse hergün ,birbirimizle konuşmadan edemiyoruz :)
Bayağıdır da yeniden görüşme planları yaparken, bu sefer evlerimizde görüşmek üzere anlaştık..
İnce düşünceli arkadaşım gelirken bana çok güzel hediyelerde getirmiş..Gördüğümde bayıldığım iki güzel fincan ,lezzetli kurabiyeler ve bir sürü kitap getirmiş..Hepsi için çok ama çok teşekkür ederim..
 
 
 
Bende arkadaşım için tavuklu börek,mercimek köftesi ve tiramisu hazırladım..
 
 
 
Efeciğimde aynı annesi gibi çok güler yüzlü:)Çokta uslu bir çocuk maşallah.Biz sohbet ederken o boya yaptı, tv.de çizgi film izledi, bilgisayarda oyun oynadı .. Bende sevdim, öptüm onu bol bol :))
Sonra arkadaşımla sohbetimize, bana getirdiği o güzel kahve fincanlarında damla sakızlı türk kahvelerimizi höpürdeterek devam ettik:))
Deryayla oturup keyifle yaptığımız sohbete doyamadım ben.Hiç gitmesinler istedim ama ilk fırsatta yeniden görüşmek üzere evlerine gittiler..
Deryayı sanki birkaç aydır değilde yıllardır tanıyormuşum gibi yakın hissediyorum kendime..
 Güler yüzlü, iyi kalpli, samimiyetiyle içimi ısıtan Deryacım, hayatıma girdiğin için kendimi çok ama çok  şanslı hissediyorum..
Senin dediğin gibi, sende benim ömürlük dostumsun canım..
 
 
 
Dün aynı zamanda, fuara gittiğim gün siparişini verdiğim ve gelmesini sabırsızlıkla beklediğim kitaplarımda geldi..Ama bir kitap eksik olarak geldi..Bende D&R'ı aradım Özgürlüğü Elli Tonu kitabı gelmedi dedim..Kitap D&r stoklarına ayın 28 inde giricekmiş..Benide fazla bekletmemek için diğerlerini önce yollamışlar.
Fuardan aldıklarım,Derya'cığımın getirdikleri,D&R siparişlerim ..Yeni kitaplar, yeni heyecanlar demek benim için..
 
Herkese bol gülümsemeli hayırlı haftalar diliyorum..
 
 
 

 
 
 

Sevgili arkadaşım Moriçe'de çekiliş var :)


 

Sevgili arkadaşım Moriçe'nin ilk çekilişi olduğu için öncelikle hayırlı uğurlu olsun diyorum
Sizde bu güzel çekilişe katılıp, bu güzel hediyelere sahip olmak isterseniz buraya tık tık ..

20 Kasım 2012 Salı

alışveriş alışveriş alışveriş...

 
Galatasaray hastası eşim şuan maçta.. Bende bugünkü temizliğin ardından şimdi ayaklarımı uzattım yeşil çayımı aldım son zamanlarda çok dinlediğim Gökselin albümünü açtım OHH değmeyin keyfime :)))
Haftasonu bozulan ütümü değiştirdim..Daha önce Tefal kullanıyordum ama hiç memnun kalmadım Tefalden..Gerçi 2 sene çok güzel kullandım ama sonra çok fazla kireç oluşturmaya başladı..Sonra su akıtmaya başladı ve geçen haftada en sonunda sizlere ömür ..
Bende bu sefer Philips Perfectcare Aqua basınçlı buhar kazanlı ütü aldım..Ütünün en sevdiğim özelliği akıllı ütü olması..Hiçbir kumaş için ayar yapılmıyor olması.Kazanlı olduğu içinde sürekli su koymak zorunda kalınmaması  da hoşuma gitti..Umarım memnun kalırım..



 
Geçenlerde bir blog arkadaşımın şuan kim olduğunu hatırlayamıyorum(hatırlayamadığım için kendisinden özür diliyorum) bir yazısında Sephorada eski makyaj malzemelerini getirenlere %40 indirim kampanyası olduğunu okudum...Tabi bende bu haber üzerine C.tesi günü soluğu Marmara Forum Sephorada aldım :)
Sephora kartınız varsa ; götürdüğünüz herhangi bir marka, eskimiş bitmiş makyaj malzemenizin yerine, %40 indirimle Sephora marka yeni ürünler alabilirsiniz..Ben 2 bitmiş ruj karşılığı bir allıkla ,bir  ruj aldım..Bu fırsatı kaçırmayın derim..
 
 
Dünde Tüyaptaki kitap fuarına gittim .Elimde kocaman bir listeyle gittiğim fuardan, sadece fiyatını uygun gördüğüm 3 kitap aldım..
Listemde almak istediğim kitapların,D&R internet satış fiyatlarıda vardı...Evet fuarda indirimler vardı ama D&R fiyatları çok daha uygun geldiği için bende eve geldim ve listemde bulunan kitaplardan bazılarının siparişini D&R a hemen verdim..
Fuarda birde birşey yaşadım ve hak verdim..Bir yayınevinin önünde kitapları inceliyorduk yanımızdaki kadında yayınevinde çalışan bir adama dert yanıyordu neden bu kitaplar bu kadar pahalı diye..Burası fuar, normalde zaten pahalı bari burda ucuz yapında insanlar gelip kitap alsınlar diyordu..Meğersem kadın öğretmenmiş..Sınıfında çok okumayı sevipte alma durumu olmayan öğrencilerine hediye etmek için kitap alıyordu..Fuara annem ve  kayınvaldemle gitmiştim..Üçümüzde ikişer kitap alıp öğrencilerine hediye etmesi için kendisine verdik..
 
Kimisinin kitap alıcak durumu vardır okumak istemez,kimiside okumak ister ama alamaz..Ne diyim bilemedim.. 
 
Herkese hayırlı geceler...
 
 

18 Kasım 2012 Pazar

Neum ve Poçitel - 2.gün

Dubrovnikteki 2.günümüze sabahın 6:30 unda çalan oda telefonuyla uyandım..Arayan uyandırma servisiydi..Güne sabahın köründe başlıycaktık..Eeee gezmeye geldik dimi erken kalkmak lazım:)Ama yinede uykunun en tatlı yerinde ,telefon sesiyle uyanmak  sinir bozucuydu..Otel daha öncede dediğim gibi oda kahvaltı olduğu için sabah 7 de kahvaltıya gittik..Oteldeki kahvaltı iyidi..Yani omlet,peynir,zeytin,domates salatalık,tereyağ kaymak, bal, reçel çeşitleri ,herşey vardı..Ama gel gelelim öyle birşey vardiki ,zor kahvaltı ettim..Kahvaltımı mahveden şey ise;Domuz eti kızartması..Hep duyardım çok ağır koktuğunu ama bukadar kötü bir koku olduğunu asla tahmin edemezdim..Otelde sadece Türkler yoktu.. Yunanlılar Japonlar gibi başka ülkelerden gelenlerde vardı..Ve kuyrukta o kızartmayı bekliyorlardı..Bense kahvaltı salonunun kokuyu en az hissedebilceğim en kuytu köşesinde, aceleyle yaptım kahvaltımı..Kahvaltı faslından sonrada saat 8 de otobüslerle, Mostara doğru yol almaya başladık..

 Dubrovnik Yeni Liman


Babin Kuk Oteller Bölgesi..



 
Otobüse bindiğimde biraz uyurum diye düşünmüştüm ama bu güzel manzaralar karşısında ne uyku kaldı ne bişey..Mest ola ola ,ilerledik yolda..Sonra denizin üzerinde bir sürü çiftlik gördük.Bizler balık çiftliği zannetmiştik ama İnci çiftlikleriymiş..

 
 
Sonrada ilk sınırımızı geçerek Hırvatistan topraklarını terk edip Bosna Hersek topraklarına girmiş olduk..

 
Virajlı dağ yollarından ilerliye ilerliye ,ilk durağımız olan  Neum şehrinde mola verdik..Neum şehri Hırvat toprakları arasında kalan ,Bosna Herseğin denize kıyısı olan tek şehridir.Deniz kıyısında olmasına rağmen limanı bulunmuyor..Dubrovniğe 65km Mostara 70 km mesafede...
Her nekadar harita üzerinde Bosna hersek topraklarında olsada nüfüsun %90 ını hırvatlar oluşturuyor ve dilleri ,yaşayışları hırvatların egemenliğinde..Neum şehri aynı zamanda bir tatil kasabası olduğu için yazları çok kalabalık oluyor..Hırvatistandan daha ucuz olduğu içinde yazın turistlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor..
 

 



 
Neumdaki bir gazete bayisinde Süleyman'ın yani bizim ülkemizdeki "Muheteşem Yüzyıl "dizisinin kitabına ve aynı zamanda bulmaca dergilerinin üzerinde Hürrem Sultanın resmine rastladım..Bu beni şaşırtmadı çünkü ilk geldiğimiz günün akşamı televizyonu açtığımda, RTL kanalında Fatmagül'ün suçu ne, başka bir kanaldada Muhteşem Yüzyıl yayınlanıyordu..Yalnız Muhteşem Yüzyılın adını değiştirmişler Süleyman yapmışlar..Bu arada diziler Türkçe seslendirmeli,Hırvatça alt yazılıydı..Oyüzden büyük bir keyifle izledim iki diziyide..Rehberimize sorduğumda Türk dizilerine  Hırvatların inanılmaz ilgi duyduğunu söyledi..Anlaşılan dizilerimizle heryeri fethediyoruz :))
 
Neum şehri Hırvat toprakları arasında kaldığından ,Neumdan çıktıktan sonra yeniden Hırvatistan topraklarına geçtik..
 
 
 
 
 
 
Yol Mostara doğru kıvrıldıktan sonra solumuzda Neretva nehrini görüyoruz..
Neretva Nehri ,Mostar köprüsünün üzerinde yer aldığı,230 km uzunluğunda,küçük bir bölümü Hırvatistan topraklarında bulunan Adriyatiğin en önemli nehridir.Neretva Nehri Bosna Herseğin ve Hırvatistanın su kaynağıdır..Neretvanın suyuyla beslenen vadilerde onlarca çeşit meyve ve sebze yetiştiriliyor..
Akdeniz ikliminin etkisi altında olan bölgenin ,narenciye bahçelerini seyrede seyrede Metkoviç sınır kapısına geliyoruz..
 

 
Tırların,özel araçların ve otobüslerin kuyrukta olduğu Metkoviç sınır kapısı ilk başta gözümüzü korkutsada, rehberimizin ve şöförümüzün uğraşlarıyla 10 dk bile beklemeden Bosna Hersek topraklarına yeniden merhaba dedik..

Bosna Hersek topraklarına geçtikten sonra Mostar yolu üzerinde bulunan Poçitel köyünde 2. molamızı veriyoruz..
Poçitel Köyü Neretva nehrinin kıyısında bulunan ,dağın eteğinde kurulmuş,UNESCO'nun dünya mirası listesine girmiş bir Osmanlı Köyü ...
 

 
1 saat sürücek Poçitel gezimiz için fazla oyalanmadan, taş merdivenlerden düşme tedirginliğiyle yavaş yavaş ilerleyerek, köyü keşfe çıktık...
İyi bir gözetleme merkezi olup 415 yıl Osmanlı egemenliğinde olan köyde ,Türk izleri oldukça yaygın..Cami ,hamam,medrese gibi yapılar mevcut..
Merdivenleri çıkarken sağ tarafımızda kalan Hacı Ali Camiinde biraz soluklandık..Caminin içerisinde bulunan Türk bayrağı 415 yıllık Türk egemenliğinin en güzel göstergesiydi..90'lı yıllarda yaşanan savaşta büyük hasar gören Hacı Ali Camii UNESCO tarafından onarılırak bugünkü haline kavuşmuş..
Köyün tepesinde Hırvat-Macar Kralının yaptırmış olduğu kale bulunuyor....
 
Köyde binalar, sokaklar ,merdivenler hatta çatılar bile taştan yapılmış..Önünden akan nehriyle ,daracık sokaklarıyla, taş evleriyle, heryerde karşınıza çıkan Nar ağaçlarıyla, insanın içini sıcacık yapan bir köy.. 



 
 

 

 

 






Hatıra olsun diye poçitelden eve kadar taşıdığım narım :)
 
 Poçitel köyünden sonraki durağımız Mostardı..Resimlerle postum uzadıkça uzadığından ve sizleride sıkmak istemediğimden Mostar için ayrı bir post hazırlayıp sizlerle paylaşıcam..
 
Herkese bol gülümsemeli, hayırlı haftalar diliyorum..

12 Kasım 2012 Pazartesi

Hırvatistan & Dubrovnik & Old Town - 1.gün

Herkese Merhabalar öncelikle:)
 
İlk kez ailemden uzak bir bayram geçirceğim için içim biraz buruk olsada ,işin ucunda gezmek vardıya değmeyin keyfime:))Çok güzel bir bayram tatili geçirdim..4 günde bol bol gezdim, yedim, içtim..Kiloları alıp döndüm .:))Bu 4 günde hergün başka ülke topraklarına geçip farklı yerlere gittiğimiz için size her günü ayrı ayrı yazıcam.. Bol resimli postlarıma başlıyorum..
 
Bayramın 1.günü Adriyatik denizi sahilinde bulunan ,Adriyatiğin incisi olarak anılan, UNESCO'nun Dünya Mirası Listesinde yer alan ,Hırvatistan'ın Dubrovnik şehrine uçtuk..Tüm uçak tura aitti..Rehberimizin dediğine göre bayram tatili için Dubrovnik'te yaklaşık 5000 tane Türk turist varmış..
Uçak dubrovniğin üzerine gelip alçaldığında yeşil dağlar turkuaz ve lacivert renkli bir denizle bizi daha havadayken mest eden bu şehri görünce keşke yaz olsaydıda denize girebilseydik dedim..
 
Dubrovnik 1971 yılında savaşlardan korunmak için ,askerden arındırılmış bölge ilan edilmiş.1991 yılında Hırvatistan'ın Yugoslavyadan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, Sırp güçler tarafından kuşatılırak, bombardımana tutulan Dubrovnik şehri büyük hasara uğramış..2005 yılında da UNESCO'nun başlattığı restorasyon çalışmalarıyla bugünkü görünümünü kazanmış ..
Dubrovnik Old Town (Eski şehir )ve Yeni şehir olarak iki bölümden oluşuyor..Ama gezilmesi gereken tarihi içinde barındıran bölüm Old Town..
Havaalanından Old Town yani eski şehire gitmek için otobüslerle yola çıktık..


otobüsten manzara
Old Town'a gidebilmemiz için Dubrovniğin Pile bölgesine gittik ve otobüslerden indiğimiz bu meydan  Pile meydanı...
 
Pile Meydanı
Yüksek duvarlarla çevrili ve araç trafiğine kapalı olan  Old Town'un 4 giriş kapısı var.. Pile, Ploce,Peskarija ve Pontaen ..En önemli girişi Pile kapısı, Pile meydanının tam karşısında bulunuyor..
 
Pile kapısının tam üzerinde şehrin koruyucusu olan Aziz Vlaho'nun heykeli var..Aziz Vlaho ,Aziz Blaise ismiylede biliniyor..Sivaslı bir ermeni olan bu aziz başka bir azizin rüyasına girip Venediklilerin şehre saldıracağını haber veriyor.. Rahipte bu rüyayı dikkate alarak, alınan önlemlerle şehrin kurtarılmasını sağlıyor..Bu sebeple Aziz Vlaho'nun heykeli şehrin koruyucusu olarak Pile kapısının üzerine yerleştiriliyor.. 
 


 
 
Pile kapısından girince zeminde parlak taşları, sağında ve solunda hepsi bir örnek olan  2-3 katlı taş binalarıyla, pile ve ploce kapılarını birbirine bağlayan şehrin en geniş caddesi Stradun karşılıyor sizi..Stradun Old Town'un merkez caddesi..Caddenin girişinde ve sağında 15.yy da yapılmış, 16 bölümden oluşan Büyük Onofrios Çeşmesi bulunuyor ..Halen suyu içilen bu çeşmenin tam karşısındaysa Fransiskan Manastırı bulunuyor..Bu Manastır 14.yy da yapılmış ve halen kullanımda olan dünyanin en eski 3. eczanesine ev sahipliği yapıyor...

 
 
 
Fransiskan Kilisesi
 

Fransiskan Kilisesi
 
Stradun caddesi
 
 
Stradun caddesi
 
Stradun caddesinde bulunan binaların altlarında hediyelik eşya dükkanları, restoranlar cafeler bulunuyor..Caddenin sonuna  Loggia meydanına ilerliyoruz..Loggia meydanında Roma rakamlarıyla saati gösteren tarihi saat kulesi,saat kulesinin solunda geçmişte darphane ,gümrük ofisi ve mahkeme salonu olarak kullanılmış Orta çağ dönemine ait en iyi korunan yapılardan biri olan  Sponza Sarayı , sağında Rectörler sarayı ve Aziz Vlaho kilisesi ortada ise,Orlando heykeli bulunuyor..
 
Loggia Meydanı
 
Sponza Sarayı
Aziz Vlaho Kilisesi
Orlando Heykeli

Rektörler Sarayı
Gundulic meydanı
Saat Kulesiyle ,Sponza sarayı arasındaki kapıdan eski limana çıktık..
 




 

Limanı dolaştıktan sonra turun bize tanıdığı serbest zaman süremizde, ilk önce yanımızda bulunan Euroları, Hırvatistanın para birimi olan Kuna'ya çevirmek için bankaya gittik.Şehirde euroda geçiyor ama para üstünü kuna olarak veriyorlar..Kunaya çevirip ,euro hesabı yaptıkları içinde kuru çok düşük alıyorlar diye herkes, ilk önce döviz bürolarına ve bankalara yöneldi.. En iyi kuru bankalar veriyor ve pazar günleri bile öğlen saat 12 ye kadar açıklar..1 Euro 7- 7,5 kuna arası değişiyor..Daha sonra Stradun caddesinin sağında ve solunda bulunan arka sokakları keşfe çıktık..Bu daracık sokaklardada restoranlar, oteller, hediyelik eşya dükkanları, apartmanlar  ve küçük bakkal tarzı 2-3 market vardı..
 



 
 
 

 
Old Townda sadece 3 tanınmış marka gördüm..Bunlardan Gant ve Replay şehrin içinde ,Accessorize ise Pile meydanındaydı..Giyimle ilgili bulunan tüm mağazalar küçük butikler şeklindeydi..Eski şehirden çıkıp otobüsümüze binmek için Pile meydanına geri döndük ..
Pile meydanında bankların bulunduğu küçük bir park var ..
 

pile meydanı
 
 




 
Bu küçük parkta biraz soluklandıktan sonra tur rehberimizle buluşup ,otobüsümüze binip otelimize doğru yola koyulduk..Otelimize giderken Split yolu üzerinde bulunan modern şekilde yapılmış köprüyü gördük..Dubrovnikte gördüğüm en modern yapı diyebilirim..
 
 
Otelimiz oteller bölgesi olarak bilinen Babin Kuk' taydı. Otele gidip yerleştik..Otel sadece oda kahvaltı olduğundan akşam yemeğini ya otelde yiyecektik yada şehire inecektik.Yeni şehrede gidebilirdik ama gezip görülcek pek bir yer olmadığını söyleyen rehberimizi dinleyip,yemek için Old Town'a gitmeye karar verdik..Otelimizin önünden Pile meydanına giden otobüsler kalkıyordu..Otobüsler biletli..İsterseniz bilet satış gişelerinden, isterseniz şöförden bilet temin edebiliyorsunuz..Yalnız şöförden alınan daha pahalı olduğu için biz otelimizde hediyelik eşya satan dükkandan ,kişi başı tek seferlik 12 kuna karşılığı temin ettik biletlerimizi.Yani geliş gidiş 2 kişi 48 kuna tuttu..(6-7 euro )Bana biraz pahalı geldi..Dubrovniğin neresinden otobüse binerseniz binin son durak Pile..İsterseniz pile meydanında taksilerde var ulaşım için onlarıda seçebilirsiniz..
Pileye varınca karnımız çok aç olduğu için dolaşmadan yemek yiyeceğimiz mekana doğru ilerledik..

 


 Sırp saldırılarında şehirde bombalanan ,yanan yani şehirdeki hasarı gösteren harita 

Büyük onofrios çeşmesi

Stradun caddesi
İtalyan mutfağı makarna, pizza, risottoyla, deniz ürünleri rahatlıkla bulabileceğiniz ana yemekler..Restoranlarda çok dolu değil..Biz ilk akşamki tercihimizi tavsiye üzerine gitmek istediğimiz, pizzacıdan yana kullandık..Stradun caddesinin paralelinde Za rokom sokağında bulunan Mea Culpa'ya gittik..
Ne sipariş versek diye düşünürken yan masalardaki pizzaların devasal olduklarını gördük..Eşimle ben Funghi olarak adlandırılan, domates peynir ve mantardan oluşan bir pizza söyledik..Önümüze gelen pizza elde açılıp, taş fırında pişmiş, incecik hamurlu çıtır çıtır ve mis gibi olan bir pizzaydı..Seçtiğimiz pizza ,bira ve kola toplam 102 kuna tuttu yani 15 euro civarı..Lezzeti olduğu kadar fiyatınında çok uygun olduğunu gördük..Yan masalarımızda hep Türkler oturunca tüm masalar muhabbet içinde yedik pizzalarımızı..:)
Restoranlarda marketlerde mağazalarda satıcılar kasadakiler çok iyi ingilizce konuştukları için dil sıkıntısı yaşamıyorsunuz..Hatta bazı restoranlarda Türkçe menüler bile var hatta bazıları türkçede konuşabiliyor..:)


Karnımız doymuş ,muhabetle yüzümüz güleç olmuş , yediklerimizi eritelim diye başladık Old townu dolaşmaya ..Akşam 8 den sonra yollar boşalıyor..50.000 nüfüsu olan Dubrovniğin eski şehrinde sadece turistleri görüyorsunuz akşam saatlerinde..O turistlerin çoğuda Türk olunca Türkiyede gibi hissettik kendimizi :))
Dubrovniğin tek camisi DZ.Amija ..aslında camide değil binayı sonradan mescit haline getirmişler..



 Şehirde hiç tabela yok..Yanlız mağazalar, restoranlar önlerindeki sokak lambalarına kendi isimlerini vermişler..Çok hoş olmuş bence..Şehrin akşamki görüntüsüde gündüz görüntüsü kadar büyüleyici geldi bana.
Şehrin güzel görüntüleri karşısında mest olduktan sonra, sabah erken kalkıcağımız için otele dönmeye karar verdik.Pile meydanına vardığımızda karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidinin önüne gidip kaldırımda durduk..Çünkü araba geliyordu ve ışık yoktu..Araba önümüzde durdu ve biz geçtik..:))Şaşırdım meğersem orda öyleymiş.Şehirde hiç korna seside yok..Bu durum çok hoşumuza gitti..Bizim ülkemizde değil yaya geçidi ,yeşil ışıkta bile size öttürülen korna seslerini duyabilirsiniz..Bu durumu düşününce kendi ülkem için üzüldüm..
Bu günlük bukadar :)Sizi Old Town'un bana göre güzel görüntüleriyle başbaşa bırakıyorum ve
herkese güzel bir hafta diliyorum..:))



 
Gundulic meydanı
Rektörler sarayı